Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

acılı bir an

См. также в других словарях:

  • kaplama — is. 1) Kaplamak işi 2) Bir şeyin dışına süsleme veya koruma amacıyla geçirilen başka maddeden kat Her pencereyi, her kaplamayı tanıyordum artık. S. F. Abasıyanık 3) Kalınlığı 5 mm den az, ince ağaç levha 4) sf. Üstü herhangi bir başka maddeyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • lamba — is., Rum. 1) Petrol gibi yanıcı bir madde yakarak veya elektrik akımıyla içindeki teller akkor durumuna geçerek ışık veren alet Bir gaz lambasının ışığında önüme serdiğim haritayı tetkik ediyordum. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Radyo ve televizyonlarda… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • acılılık — is., ğı Acılı olma durumu Belki bu acılılık fazla kırıcı bir enerjiye karşı bir uyuşturucu ihtiyacından doğdu. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • acımak — 1. e 1) Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın. C. S. Tarancı 2) Merhamet etmek 2. nsz Acılı, ağrılı olmak Şaşkınlığından bir kestane… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağıt — is., dı 1) Ölenin iyi niteliklerini, ölümünden duyulan acıyı dile getirerek ağlama biçimi 2) Gelin olan bir kızın arkasından niteliklerini sayıp dökerek ağlama 3) ed. Ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sektör — is., Fr. secteur 1) Bölüm, kol, dal, kesim Özel sektör. 2) Aynı işi yapan topluluk 3) bl. Manyetik tamburun, manyetik diskin veya bir disk paketinin üzerindeki, veri ortamının önceden belirlenmiş açılı yer değiştirmesi sırasında manyetik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üzüntülü — sf. 1) Üzüntüsü olan, acılı, müteessir Ara sıra, saate üzüntülü bir göz atıyordu. P. Safa 2) Üzüntü veren Onu güldüren ve bizi ağlatan bu uzun ve üzüntülü oyun feleğin sabrını tüketti. Y. K. Beyatlı 3) zf. Üzüntülü bir biçimde, üzüntülü olarak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yanık — sf., ğı 1) Yanmış olan Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu. R. Enis 2) Rengi koyulaşmış Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız. S. F. Abasıyanık 3) Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • teğet geçmek — 1) yakınından geçmek 2) mec. bir konuya üstünkörü dokunmak Birbirine teğet geçmiş iki acılı yaşamın öyküsü radyofonik seslere dönüşür. S. İleri …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mafar — is. <ər.> İmkan, macal. Mafar verməmək – tələsdirmək, macal verməmək. <Faytonçu:> Adə, çöllü balası, ağzını açıb hara baxırsan, otur gedək, yoxsa vağzalın xəzpuşları mafar verməz, heybəni çiynindən, papağını başından elə çarpışdırar… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»